Türkiye ve ABD’deki en önemli iki fay hattı için bilimsel işbirliği

Boğaziçi Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) öğretim üyeleri ve öğrencileri arasında ortak araştırma projeleri yapılması hedefiyle 2016’da oluşturulan MISTI (MIT Science and Technology Initiatives) Çekirdek Fonu’nun, 2017-2018 akademik döneminde destek verdiği beş projeden biri olan “NAF-SAF Seed” projesi, ABD ve Türkiye için en önemli güncel deprem tehlike kaynağı olan San Andreas Fayı (SAF) ve Kuzey Anadolu Fayı (KAF) üzerine yapılacak bilimsel çalışmaları içeriyor.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Jeodezi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Semih Ergintav ve MIT’den Dr. Robert Reilinger'in ortak projesi olan “NAF-SAF Seed” projesine ayrıca Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nden Prof. Dr. Hayrullah Karabulut ve Doç. Dr. Özgün Konca da destek veriyor. Proje hakkında bilgi veren Prof. Dr. Semih Ergintav, San Andreas Fayı (SAF) ve Kuzey Anadolu Fayı’nın(KAF), ABD ve Türkiye için en önemli güncel deprem tehlike kaynağı olup, her iki ülkenin yüzde 40’dan büyük bir kısmında sosyal yaşam ve ekonomi açısından ölçülemez risk oluşturduklarını ifade etti.

Semih Ergintav, MIT-MISTI desteği kapsamında alınan bu fon ile temel olarak, NSF, USGS, SCEC ve TÜBİTAK desteğinde, SAF ve KAF boyunca deprem döngüsünün mekaniğini anlamak için jeodezik ve jeofizik gözlemleri kullanarak oluşturulacak ortak bir önerinin geliştirilmesine yönelik çalışmaların destekleneceğini belirtti. Son yıllarda, bu projede yer alan araştırmacıların da örneklerini gösterdiği üzere, fayların davranışının uzay ve zamana bağlı olarak değiştiğini aktaran Semih Ergintav, ‘’Tamamen kilitli olup büyük deprem üretebilen fay segmentlerinin dışında gerinim biriktirmeyip episodik olarak kayan (krip) fay segmentleri de görülmüştür. Yine büyük depremlerden önce kilitli olan fayların büyük depremlerden hemen sonra kilitlenmediği ve bir süre daha kaymaya devam ettiği gözlenmiştir. Yine fayların düzenli olarak ürettiği küçük deprem sayısı ve dağılımları önemli farklılıklar göstermektedir.

Fayların bu zengin ve karmaşık davranışını anlamak için fayların uzun dönemli davranışını sismolojik, jeodezik ve jeolojik olarak incelemek gerekmektedir. Bu farklı uzmanlıkların bir araya gelerek fayların davranışlarına daha bütünlüklü bir bakış getirmesi gerekmektedir’’ bilgisini verdi. SAF ve KAF’ın ortak pek çok özelliğe sahip olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ergintav, ‘’Kıtasal-okyonusal levha sınırları boyunca benzer kayma hızları, benzer davranış gösteren asismik bölgelerin ve kilitlenmiş deprem üretme potansiyeli olan bölgelerin varlığı (San Fransisco ve İstanbul civarı gibi), her iki fayın davranışına yönelik mekanik modellerin oluşturulması sırasında paralel çalışmalar yapılmasını sağlamaktadır. Geçen yüzyılda, KAF boyunca doğudan batıya meydana gelen deprem göçü (M>7)’nün fay boyunca gözlenen bölgesel ve zamansal davranış değişimi hakkında sağladığı bilgi birikimi benzersiz boyuttadır. SAF’da ise, KAF’ın tersine, gerilme birikiminin bölgesel ve zamansal karakterini tahmin etmeye ve fay’ın kilitli olan bölgelerinin doğasını anlamaya yönelik kısıtlı sayıda M>7 boyutunda deprem meydana gelmiştir. Bu nedenle ana hedefimiz, KAF’ın davranışını anlamaya yönelik geliştirilmeye devam eden zengin veri kümesinin araştırmalarını daha ileriye götürmek ve bu bilgileri kullanarak SAF ile ilgili stres birikimini karakterize ederek SAF ile KAF’ın deprem üretme potansiyelini daha iyi anlamaktır’’ diye konuştu. Kabul edilen projenin, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile MIT’nin arasındaki 20 yıla yakın zamandır devam eden işbirliğinden de destek alarak iki ülkenin bilim insanları arasındaki mevcut ilişkileri güçlendireceğini ve her iki taraftaki öğrencilerin üretkenliğini artıracağını belirten Prof. Dr. Semih Ergintav, ‘’20 yıldan daha fazladır fayların davranışlarını gözlemeye yönelik teknikler geliştirmeye ve deprem süreçlerini anlamaya yönelik üretken bir şekilde devam eden iş birliğinin, yeni genç araştırmacılarla genişlemesini ve ivmelenerek sürdürülmesini hedefliyoruz. Hedefimiz iş birliğinin sadece proje süresince değil, daha uzun yıllar devam etmesi’’ dedi.

Marmara’da deprem döngüsünü almaya yönelik kritik çalışmalar gerçekleştirdiklerini anımsatan Prof. Dr. Ergintav, ‘’Şu anda bu sonuçlarımızı her yeni depremde, her yeni faya yönelik olguda test ederek doğruluklarını sınamaya çalışıyoruz. Yaptıklarımızı konusunda etkin dergilerde ortaklaşa yayınlıyoruz. Yakında yayınlanacak son örneğimiz, 2014 yılında Gökçeada ‘da olan Mw6.8’lik depremine ait bilgileri çok disiplinli olarak yeniden ele alan çalışma oldu. Bu depreme yönelik bilgilerle, KAF’ın deprem üretme biçimine yönelik yeni bir bakış açısı oluşturduk. “NAF-SAF Seed” projemizde öncelikli hedef, bu çekirdek kadronun öncülüğünde Haziran ayında TUBITAK-NSF işbirliği çerçevesinde bir proje sunmak ve yeni gözlemler, sorgulamalar için kaynak sağlamak olacaktır. Projenin, her iki taraftaki genç araştırmacılar tarafından yürütülmesi ve doğası gereği uzun soluklu olan yerbilimleri çalışmalarının yetkin ve üretken genç araştırmacılarla kesintisiz sürdürülmesi arzulanmaktadır. Olayı bir bayrak değişimi olarak görebilirsiniz’’ dedi. Prof. Dr. Ergintav, proje çerçevesinde altı kişilik bir çekirdek grup oluşturulduğunu; her iki ülkedeki farklı kurumlardan ve üniversitelerden araştırmacılar ile birlikte geniş bir araştırmacı ağı meydana getireceklerini sözlerine ekledi.

Share